Ünü Avrupa'ya kadar giden harika bir boğaz manzarasınada sahip.1000 m² alan üzerine yaptırılan Boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren binanın kuleside İstanbul'un zamanında buharla çalışan ilk asansörlerinden birine sahip.
Restarasyonu için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hiçbir masraftan kaçınılmayan kasırın tüm salonlarında Restoran t hizmeti verilebilmektedir. İşletmemiz Hafta içi a'la carte, Pazar günleri, sabahları kahvaltı ve öğlenden itibaren 70 çeşitten oluşan Açık Büfesi ile hizmetinizde. Ayrıca Nişan, Düğün, Toplantı ve tüm grup organizasyonlarınızda 25 kişilik odalardan 400 kişilik salonlarımıza kadar hizmet sunmaktayız.
Yaz aylarında 1100 kişilik davet düzeni, kış aylarında ise iç mekan toplam 400 kişi kapasitesi ile misafirlerine ev sahipliği yapmaktadır. Düğün, nişan, sünnet töreni, bayii toplantıları, iftar davetleri, brunch, seminer organizasyonu için sizlere ev sahipliği yapıyor.
Bir saklı kent olan İstanbul'un asude mekanlarından Boğaziçi manzarası temaşa edebileceğiniz, hem de fevkalade bir saray karşısında vakit geçirebileceğiniz bir mekan olan; Hıdiv Kasrı.. Yani İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında bulunan Çubuklu'da geniş bir koruluk içinde yer alan Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın köşkü. Yüzyılımızın başında Osmanlı ülkesinin dillere destan yapısı şimdi sizi ağırlamak için kapılarını sonuna kadar açmış bekliyor.
İstanbul'un imparatorluk merkezi olduğunu hatırlatan nadide yapılardan biri olan Hıdiv Kasrı'nın ilginç bir hikayesi var. Osmanlı'nın Mısır Valisine Hıdiv deniyor. Geçen asrın sonunda genç yaşta Mısır Valisi olan Abbas Hilmi Paşa, Mısır'daki Anglo-Sakson nüfuzuna karşı Osmanlı-German desteği arar. Bu desteği alabilmek için Osmanlı payitahtında kalması gereken genç Paşa,1903 yılında Çubuklu'da 2 ahşap yalı satın alır. Zamanla yalılarının arkasındaki yamaçları ve üst düzlüğü kapsayan 270 dönümlük bahçeyi de alan Paşa,1907 senesinde İtalyan mimar Delfo Seminati'ye o devrin mimari modasına uygun olarak art nouveau tarzındaki muhteşem saray yavrusunu yaptırır. 1000 m2 alan üzerine yapılan, Boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren, masmavi kanalı ve yeşil ormanlan seyredin kulesi ile müstesna bir yapıdır.
Kasrın binası şato biçimindedir. Kapısının üzerinde Ay yıldızlı Hıdiv Tacı Bayrağı arma haline getirilip yerleştirilmiştir. Dışkapı giriş tamamen altın yaldız çiçek fıgürleriyle işlenmiştir. Yuvarlak mermer sütunlar, Teraslar, Hıdiv'in yatak odası; kulesi, mermer, ahşap ve kristal salonlan önemli özellikler taşır. Neo-Klasik, Neo-İslam, Neo-Osmanlı olarak, değerlendirilebilecek öğelerle bezenmiştir. Avrupa mimarisindeki gelişmeler, çiçek meyve ve av hayvanlarının resimleri, duvarlara, tavanlara, sütun başlıklarına işlenerek yapılmıştır.
Tarihçe
Yaklaşık 1000 m2 inşaat alanı üzerine yapılan 270 dönüm bahçesi içindedir. Doğu yönünde düz; kuzey - batı ve güney yönlerinde yarım daire biçimi bir cepheye sahiptir. Yapı içerde, çerçevesinde yerleşen salonlar ile mekanın tam ortasına yerleştirilen, anıtsal bir çeşmeyi havi, karakteristik biçimini almaktadır.
Güney yönüne bakan ana giriş kapısından önce, birinci hole girilmektedir. Bunun sağından iki basamaklı bir kapı ile iç-içe iki büyük odaya geçilmekte, sol tarafındaki bir kapı ise, solda giriş katı mutfağına ve hemen onun sağındaki bir merdivenle ise aşağıda mutfak kısmına geçmektedir.
- Ara giriş kapısının içerisinde, bu küçük holden sonra karşıya gelen kapı ile binanın orta holüne geçirilmektedir. Kapının camlı kısmı, kurşunlu vitray ile yapılmış üzüm salkımı desenlerini havi, çok güzel bir geçiş elemanıdır. Ondan sonra bir kaç mermer basamakla çıkıldığında, iki yandan, geniş ve masif mermerden basamaklarıyla, iki merdiven geriye doğru uzanarak, bir platoda buluşmakta ve yine masif mermerden basamak ve balustradlarıyla, tekleşen bir anıtsal merdiven, üst kattaki yatak bölümüne çıkmaktadır.
- Yukarıya çıkılmayarak ana, giriş katında, holde devam edildiğinde, tam ortada, anıtsal çeşme yer almaktadır. Bunun üstü açıktır, çatıya varan üst noktasında 8 -10 art Nouveau üsluptaki bu parçanın üstünü, dış tesirlere karşı, cam bir fener örter.
Birinci katta yer alan yatak odaları, tam ortadaki bu boşluğa, masif bir ahşap parmaklığın çevresinden bakar.
- Giriş katında, çifter-çifter, toplam 16 masif mermer sütunun yer aldığı bu anıtsal çeşmenin ortasında 1.80 metre yükseklikte mermer bir fıskiye vardır, sularını zeminde yer alan alçak derinlikteki bir havuza, serin bir şıpırtı halinde, devamlı döker.
- Bu holde havuzun arkasında tam karşıya gelen cephede, sadece üst yatak katına çıkan bir asansör vardır. Asansörün her iki kata bakan cephesi, sarı pirinç metalden yapılmıştır. Giriş katın cephesindeki camlar, prizma şeklinde, kristal kareler halindedir. Bu holün sağ tarafında, yani Doğu yönünde, binanın düz cephesini teşkil eden, tümü mermer bir salon yer alır. Bir ara kapıdan sonra, iki tarafa birer mermer koridor uzanır. Sağ koridordan, girişte bahsedilen iç-içe iki odaya geçilir. Sol koridordan, tavanı aynalı ve kristal ışıklı köşe salona geçilir. Bu salon, yuvarlak büyük bir pencere ile mermer salona bakar.
Mermer Salon
Giriş noktasından Mermer salona bir kaç basamakla inilir. Sağ taraftaki duvarda, tavana kadar anıtsal bir çeşme yer almaktadır. Mozaiklerle süslü bu çeşmenin zemine yakın kısmı, mermer bir tekneyle süslenmiştir. Tekneye, Art Nouveau stilinin sevdiği figürlerden, bir kurbağa, su akıtır. Merdivenlerin karşısı ise, boydan boya demir çerçeveli camdır ve oradan, bina yanındaki, etrafımıza çamlarıyla çevrili, geniş iç bahçeye geçilir. Mermer salondaki tüm mermer sütunlar özel cilalanmış, sütunların içlerine ve salonun tavanlarına Türkiye'de ilk defa olmak üzere, yuvarlak çiçek globu şeklinde, pembe-beyaz-yeşil karışımı avizeler yaptırılmış, yandığı zaman, bu bahçe tipindeki salona uyan renkleri ile " bir peri sarayı " görünümü vermesi sağlanmıştır.
Mermer Salona, üzerleri yeşil-gri karışımı mermerli döküm masaları, döküm sandalyeleri ve mermerden servis bankosu ayrıcalıklı bir küçük saray havası vermektedir. Mermer salonun bahçe giriş kısmı beyaz marmara mermeri ile kaplanmış, Mermer Salondan bakıldığında, çevresi mazı çamları ile çevrili alanda yüzlerce gülfidanı dikilmiştir. Güller açtığında, gül bahçesi çevresindeki taş gövdeli sütunlar ve üzerindeki fenerlerde yandığı zaman kendinizi gül cennetinde hissedersiniz.
Konkav Salon
Havuzlu orta mekanda, karşıya ilerlendiği zaman, Konkav biçiminde, Kuzeybatı cephesini teşkil eden iki şömineli ve dire parçasını andıran salona girilir. Bu salon, iki kapıyla, önündeki mermer terasa açılır.
Şömineli salonun tüm duvarları ve tavanın ahşap kaplaması, orjinal maun renginde, İstanbul' un en mükemmel lambrisi binaya ağır alımlı atmosferini sağlamıştır.
Salonda masif porfir sütunların kaideleri ve başlıklarında yer alan bilezikler altın varaklarla kaplanmış salona görkemli bir hava vermiştir.
Şömineli salonun konkav şeklinde uzanan tavanında, dizi kasetlerden üçüne dönemin stiline uygun olarak, kristal ışık dizileri yaptırılmış, göz alıcı güzelliğini arttıran bu aydınlatma sistemi salona ağırlık kazandırmıştır. Devrin üslubunda masa ve sandalyeleri, şömine aralarına, orjinal duvar kanepeleri, duvar aynaları önündeki bronz statüler, tarihi dile getirerek en önemli bir dekor usulü niteliğindedir.
Salonun Boğaz' a bakan mermer terası, bahçeden bir metre kadar yüksekte olup 24 adet masif beyaz mermerden sütunlar, üstteki yatak katının balkonuna destek sağlar. Bu terastan, eskiden Boğaz'ın içini seyrederek yemek yenirmiş.
Kristal Salon
Binanın ortasındaki havuzlu mekandan, aralık bir kapıyla, salona girildiği zaman ise, sarayın yemek salonlarına geçilmektedir. Bu salon daire biçimindeki şömineli salona da, ara bir kapıyla geçit verir. Şömineli salondan da, yine bir ara kapıyla, tamamı aynalı Kristal Salona, oradan da mermer salona geçilebilmektedir. Böylece bütün salonlar arasında, ortadaki havuzlu mekanı çevreleyen, yuvarlak bir tratik yapmak mümkündür. Bunu sadece giriş halü keser. Kristal Salonda, tavanındaki ve kapı üstlerindeki girlandlar ve sepet çiçekler, altın varakla kaplıdır. Tamamı kristal aynalarla donatılmış olan bu salon, aynaları, tavan kristalleri ve pirinç fenerleri ile muhteşem bir görüntüye sahiptir. Salonda ahşap lambrilerin baş kısımlarına, orjinal motiflerine uygun hareli kumaştan panolar yapılmıştır.
Ahşap Salon
Tamamı ahşap, muhteşem bir lambriyle kaplı giriş salonlarında, ekstra meşe kerestesinden, orjinal motiflerine uygun ahşap parkeler, ahşap duvar, ahşap tavan ve dolaplar maun renginde orjinaldır.
Havuzlu Yol
Havuzlu mekanda binanın tüm ana karakterine"ART NOUVEAU"'uygun olarak, duvarlar ahşap kaplamalar arasında, 8 adet desenli aynalarla kaplanmış olup bu mermer havuzlu mekan, ayna ve yansımalarıyla zenginleştirilmiştir. Havuzlu holün özelliği sarayın tüm salonlarına buradan ara kapılarla geçilmesi, özel bir asansörün bulunmasıdır.
Binanızı ortasındaki havuzlu salondan, aralık bir kapıyla, sola gidildiği, zaman Saray'ın yemek salonuna geçilmektedir. Yine bu salon daire biçimindeki şömineli salona da ara bir kapıyla geçit verir. Böylece bütün salonlar arasında, ortadaki bu havuzlu mekan, etrafını çevreleyen giriş-çıkış kapıları ile bir trafik noktası görevini yapmaktadır. Bunu sadece giriş holü keser.
Ana giriş kapısı arkasındaki boşlukta yer alan masif merdivenlerden birinci kata çıkıldığı zaman, orta mekan, daire biçimindedir. Tam ortasındaki boşluktan, aşağıdaki havuz ve yukarıdaki vitray seyredilir.
Birinci Kat
Sağ tarafta, aşağıdaki mermer salonun üstünde 6 adet oda yer almıştır, Bunların üçü, önlerindeki geniş bir balkondan iç bahçeye bakarlar. Etrafı porsuk ağaçları çevrili, bu iç bahçe gül fidanlarıyla donatılmıştır.
Alt kattaki şömineli salonun üstüne gelen daire biçimli parça; kendi iç banyoları, tuvaletleri ve banyo odaları olan, iki büyük yatak odasına sahiptir. Tavanları muhteşem bir lambriyle kaplı bu iki salonun birisi, Hıdiv in kendisine aittir. Hıdiv'in yatak odasının iki duvarını kaplayan büyük gardıropları mevcuttur. Gardıropların bir tanesinin ucundaki aynalı kapısı gizli bir geçittir, ortadaki hole çıkar. Hıdiv'in odasındaki sandalye, "Art-deco" kanepesi özelliği taşır. Zamanında acil ve özel durumlarda kullanılırmış.
Kuleler
Birinci kat holünde sol taraftaki ara koridor olan, Güney Batı'ya bakan büyük odaya ve binanın büyük seyir kulesinin asansörüne geçilir. Kuleye ortadaki asansör ile çıkılabildiği gibi, ahşap katlar ve demir aksam'la örtülmüş geniş bir merdivenle de çıkılabilir. Kulenin balkonlu bir orta katı ve açık en üst terası mevcuttur.
Birinci katın merdiven başından sağ kapıya girildiği zaman, dar bir merdivenle servis katına çıkılır. Burada da, çepeçevre 8 adet oda yer almaktadır.
Koridorun ucunda ise, binanın kare biçiminde Cihannüma kısmına çıkılmaktadır. 4 cephesi Manivelayla açılan 4 kepenkle kapalı bu seyir yerinin ortası, merdiven boşluğudur, bir cephesi yan çatıya bakar, üç cephesinden çevre seyredilir.
Bu çatı katıda ayrı ayrı döşenerek bir mutfak ve kata bir duş eklenerek, otel bölümü haline getirilmiştir.
Kuleler ve asansöre çıkan merdiven basamakları, kapıları orjinal döşeme kaplamaları Romanya Köknar Ağacından olup, bu günün birinci sınıf kerestesiyle aynı kalitededir. Kapının restitüsyonu birinci sınıf çıralı çamdan yapılmıştır.
Orjinal kule asansörü halen çalışır durumdadır. Kuleden tüm Boğaz'ı baştanbaşa seyrederek sonsuz yeşillik, deniz ve doğa ile baş başa, çayınızın zevkini çıkarabilirsiniz.
Abbas Hilmi Paşa
Mısır'ın en son Hıdiv'i, Kavalalı Mehmet Ali Paşa sülalesinden Tevfik Paşa'nın oğlu, aslen ve neslen Türk olan Abbas Hilmi paşa 19.12.1944 yılında Cenevre'deki ( Quai du Mant Blanc Ma. 5 ) Leman Gölü karşısındaki köşkünde gece saat üç raddelerinde, ani bir kalp krizinden vefat etmiştir.
Tevfik Paşa
1881 yılında tahta çıkan Tevfik Paşa, İsmail Paşa'nın tam zıddı, uysal, sakin ve tutumlu idi. Tek kadınla, hanedandan bir prenses ile evliydi. Kaderini kabul etmişti. Elinden ekonomik dizginler kolaylıkla alınmıştı. Ülkeyi yabancı nazırlar ve iktisatçılar yönetmeğe başladı. Tasfiye kanunu yapılmıştı.
Mısır kaynıyordu. "Mısır, Mısır'lılarındır" sloganı Milliyetçileri harekete geçirmeye başlamıştı.
Şubat 1881'de Çerkez asıllı Harbiye Nazırı Osman Rıfkı Paşa, ordudan birkaç Mısır'lıyı elediği için, Miralay Arabi'nin itirazları ile Hidiv arada kaldı. Osman Rıfkı Paşa'yı azletti. Milliyetçilere mensup Mahmut Sami Paşa'yı Harbiye Nazırı yaptı. Arabi Paşa'da bir ıslahat komisyonunun başına getirildi.
1881 yılı son aylarında meclis toplandı, olaylar durmadı. Çünkü İngiltere ve Fransa, Meclise bütçe yetkisi vermek istemiyorlardı. Ordunun büyük kesimini oluşturan Vataniler, Meclis ve dayanağı halk, Mısır tarihinde ilk defa olmak üzere, ülkenin kaderine sahip çıkma konusunda anlaşmışlardı. Bu, on bir yıllık Mısır tarihinde, demokratik ilk olaydı. Yabancılarla halk arasında kalan Hıdiv Tevfik Paşa Vatanilerden bir hükümet kurmak zorunda kaldı.
1882 Şubat ayında Mahmut Sami Paşa'yı Başbakan, tam cahil Arabi Paşa'yı da Harbiye Nazırı yaptı.
Yeni hükümetin ilk işi bir grup Çerkez Subayı, Arabi'ye karşı suikast ithamıyla, sürgüne göndermek oldu. Padişah Abdülhamid müdahale edip yargılama belgelerini istedi. Mısır Nazırlar Heyeti bunu fermanı hükümlerine aykırı buldu ve Hıdiv'i düşürmeye kalktı.
İstanbul'da kargaşa çıkmıştı: Bab-ı Ali, Hıdiv'i tutuyor. Abdülhamid ise Said Halim Paşa'yı getirmek istiyordu. Abdülhamit'in Hanedandan olan Said Halim Paşa'ya sempati duyduğu biliniyordu.
Karışıklıktan, İngiltere ve Fransa yararlandı. 20 Mayıs 1982'de harp gemileri İskenderiye'ye getirilip, toplarını şehre çevirdiler. Hıdiv Tevfik Paşa güçsüzdü, Abdülhamid devreden çıkmıyor, vatanileri " Selam-ı Şahaneler "ve nişanlarla İstanbul'a getirilip, durumu idare etmek istiyor, bu amaçla Derviş Paşa başkanlığında bir heyet Mısır'da iken, bir kıvılcımla İskenderiye sokaklarında bir Arap'la, bir Malta' lı arasında kavga çıktı. Limandaki Rumlar ve azınlıklar Malta' lıyı tuttuğundan, kavga savaş halini almış 40 Avrupa' lı ölmüştü.
[gallery columns="5" link="file" ids="1609,1610,1611,1612,1613,1614,1615,1616,1617,1618,1619,1620,1621,1622,1623"]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder